Zaza etnik adı Bingöl, Hani, Dicle (Piran), Elazığ (Xarpêt) ve Sarızda yaygındır; Türkçede Zazaca konuşan kesimin tümü için kullanılır. Kırmanc, Zaza ve Dımli isimlerinin hepsi, yurdumuzun farklı yerlerinde Zaza dilini konuşan toplum için kullanılan birer bölgesel halk adıdır.
Dr. Zılfi Selcan
Bu çalışma daha evvel Zaza Milli Meselesi hakkında adıyla üç kere yayınlandı:
Desmala Sure (Almanya), No. 9, Aralık 1993, s. 25-33 ve No. 10, Ocak 1994, s. 17-25;
Yeni basım: Zaza Kültürü Yayınları, Ankara 1994; Kendi basım, Berlin 1994.
Hem tükenmesi, hem de ihtiyaçtan dolayı dostların isteği üzerine, kısmen genişletilip Nisan
2004 de Zaza Ulusal Sorunu adıyla tekrar yayına hazırlandı.
1. Zaza ulusal bilincinin doğuşu
1.1 Zaza ulusal bilincinin gelişme süreci
Ülkemizde, daha doğrusu anavatanımızda varolan çok yönlü ve katmerli bir baskı rejimini yöneten güçler ile bu baskıya karşı koyan muhalefet güçleri, birbirine karşı iki kutup oluşturuyor.
Ancak, zulme ve baskıya karşı olup ta, şimdiye kadar ortaya atılan politik tavırların hepsi, yakın tarihte görüldüğü gibi, yanlış olduğunu hayat pratiği ortaya koydu. Asıl politik sorunumuzu, yani Ulusal Sorununu ele alacağına, toplumumuzun sorunlarıyla alakası olmayan konular, mesela Çin, Sovyet ve Arnavutluk komünist partilerinin rekabet ve propogandasını, bıkıp usanmadan getirip baş sorunmuş gibi göstermesi, halkımızdan kopuk olduğu gibi, çıkarlarına da karşıydı. Çünkü milli baskıya ve sömürüye karşı önceleri birlik halinde olan (mesela 60’ların sonundaki Pir Sultan tiyatrosunun yasaklanma olayı döneminde) bu geniş direnç ve dinamik potansiyel, halkımızın ulusal çıkarlarına ters düşen yabancı siyasi ideolojiler vasıtasıyla tamamen yanlış bir yöne sevk edilererek bölünmeye, dağınıklığa ve asıl düşmanı görmekten alıkonarak içdüşmanlığa itildi. Yabancı güçlerin hizmetine girmiş olan bu siyasi gurupçuklar sonuçta kendi halkına ters düştükleri gibi, 1981 de büyük yenilgiye uğradıktan sonra, geriye toplumsal bir enkaz bırakarak dağıldılar.
Politikalarının bir boyutu tamamen yanlış bir hedefe itilerek iflasla son bulurken, hiç unutulmaması gereken diğer önemli bir boyutu da o dönemin genç nesillerinin, kendi ulusal ve kültürel kimliğinden koparılıp bunun yerine sunî bir yedek kimlik empoze edilmesidir. Nazmiye’de Dersimli dostum Ali Tali ile bir ilkokul öğrencisi arasında geçen şu konuşma buna canlı bir örnektir:
– Tu Tırka, Kırmanca? ‘Sen Türk müsün, Kırmanc mısın?’
Öğrenci:
– Ez ne Tırko, ne Kırmanco! ‘Ben ne Türküm, ne de Kırmanc’ım.’
– Ma çıka? ‘Ya nesin?’
Öğrenci:
– Ez qoministo! ‘Ben komünistim!’
Binbir çeşit türden ‘halkın’ bilmem ‘necisi’ dervişliğini yapan öğretmenlerinden aldığı kimlik gıdasına bakın! Kulakları çınlasın bu ‘devrimci’ asimilasyoncu Dersimli öğretmenlerin. Kendi Zaza dilinde konuşmayı ve bu dilde bir türkü söylemeyi bile, eski dönemlerde olduğu gibi, halen de milliyetçilik sanan bazı ‘devrimci’ dervişlere rastlıyoruz. Bunları da devrimcilik kurbanlarından saymak gerekir.
Kendi halkının dilini, kültürünü, pozitif değerler sistemini içeren hümanist ve diğer değer yargılarını yıkıp bunun yerine, benimsemiş oldukları yabancı siyasi ideolojilerin sunî ve yapmacı kuralları yerleştirildi. Kısacası yıkıcı devlet asimilasyonculuğunun üstüne bir de bu ‘solcu’ ve ‘devrimci’ asimilasyonculuğun binmesiyle, büyük tahribatlar yaratılarak toplumumuzdaki ulusal ve kültürel kimlik krizi daha da büyütüldü.